31 Aralık 2013 Salı

Para harcamayı bilmeyen milyoner

İşte bu yazı, yeni yıla kabarık bir cüzdan ve bol sıfırlı bir banka hesabı ile girmek isteyen, daha Milli Piyango biletleri satış kuyruğunda iken bile kafasında o mağazadan çıkıp bu mağazaya girenler ve ertesi gün hayallerinin suya düştüğünü görenler ve suda yüzenler üzerine yazılmıştır.
Bütün bir yıl iş güç arasında unuturuz zengin olmayı da, giderayak 'bari yılın son gününde yakalayayım şu beni bekleyen bileti' telaşına düşeriz hani. Yeni yıla paralı girmek isteriz. Benim bu bilete şu anda dokunacağım daha ben doğmadan alnıma yazılmış. Gelip almazsam eğer, hatırı kalır gibi anlamlar yükleriz kendimizce. Çıkarsa anlatacağımız, çıkmazsa kendimize saklayacağımız anlamlar.

Paranın işlevi sadece hayatı kolaylaştıran bazı şeyleri satın almak olduğu halde, her insanın bu olayı kendisine göre, farklı şekillerde yaşadığını biliriz.
Bizim mahallede bir Bedriye vardı mesela.
Evine biri gelecek korkusu ile yaşardı kadın. Birisi gelecek te, belki de çay pişirecek, çaya iki şeker atacak, belki de bir bardak isteyecek diye. Bir pişirdiğini üç gün yediği, çayı orjinal haline, çeşme suyuna, gelene kadar ısıtıp ısıtıp içtiği söylenirdi onun.
Elinden gelse, hayatından parayı tamamen çıkarıp sadece köyden gelen bulgurlar, kurutulmuş sebzelerle yaşamak isterdi ama, kaderin gözü kör olsun ki, bazen onların yanına katık yapmak için bir şeyler satın alması gerekirdi. Taze sebze, et, şeker, yağ gibi.
Kocası fabrikada çalışırdı ve eve geldikten sonra da tablasını alır meyve satmaya çıkardı. Çocukları olmamıştı. İşten değil, dişten artar dedikleri gibi, evet oluyor, birkaç sene içinde üç katlı bir ev yaptırdılar bunlar kendilerine. En üstte ve en küçüğüne kendileri geçtiler. İki ev kiraya, tablaya ve işe devam.
Kadını  üçüncü kattan sebzeciye uzattığı sepetine para koyarken görmek, paranın bazı insanlar için para olmaktan çıkıp, çanlarından birer parça haline geldiğini anlamaya yetiyordu. Çırılçıplaktı sanki o an.
Herkes, ama herkes onun elinde tuttuğu şey ile ilgileniyordu ve o elini yakan şeyi görenler, bilenler gelip onun canını alacaklardı. Bir an önce içeri girip, kapıyı da birkaç yerinden kilitlemek gerekirdi.
Kocası öldü sonra.
Kendisi ondan çok genç olduğu için, hala aynı şekilde, yaşıyor. O da öldükten sonra, evleri kardeşinin çocuğuna kalacak. Noterde halletmişler.  

Benim yakınen şahit olduğum bir cimrilik örneğiydi bu ama aynı mantık başka bir olay esas anlatmak istediğim.
Amerikalı multimilyoner Robert W. Wilson, geçtiğimiz Noel bayramının ikinci günü, oturduğu lüks dairesinin balkonundan aşağıya atıyor kendisini.
Zamanı geldiğinde gideceğini daha önceden yakınlarına söyleyen 87 yaşındaki Wal Street milyoneri, her şeyi önceden planlamış. Daire dedimse yani bildiğimiz gibi değil, çok lüx. New York'taki Central Park'ın batı yakasındaki San Remo binasından. Apartmanda Steven Spielberg, Demi Moore, Glen Close,Steve Jobs falan yaşamış, yaşıyor. O kadar.

1969 yılında riskli yatırımlar üzerine kurduğu Wilson&Associates firması ile 800 milyon doları bulan bir servet yapan Amerikalı, 1986 yılında emekli olduktan sonra varlığını yavaş yavaş dağıtmaya başlıyor.
Yardım kuruluşları, akraba, yeğenler herkes payını alıyor ama dağıtmakla bitiremiyor parasını adam. İnsan hakları örgütlerine ve yeşilcilere büyük meblağlar veriyor.
Ateist olduğu halde Katolik okullara yaptığı bol sıfırlı yardımları, diğer okullardan daha iyi eğitim veriyorlar diye açıklayan milyoneri tekrar dinine döndürmek istiyor New York başpiskoposu. Ama o, ben dönmem yolumdan, siz dönün diyor. Dönün ama bir problem var, işinizi kaybedersiniz.

Öldüğünde hala dağıtamadığı, yüz milyon değerinde bir hissesi olan adam, bir evlilik yapmış ama eşinden yıllar önce ayrılmış. Çocukları yok. Yıllar içerisinde homoseksüel olduğunu açıklayan Amerikalı cimriliğe varan tutumluluğu ile  ünlü.
Taksiye hiç binmez, hep metro kullanırmış mesela. Zorda kalır da binerse eğer, yanına bir yolcu daha aldırır ve ücreti onunla paylaşırmış.
"Para ile yapabileceğiniz en aptalca şey onu harcamaktır," diyen milyonerin harcayamaya kıyamadığı paraların keyfini başkaları çıkarıyor şimdi. Varlığı ve yokluğu başka birer dert olan para herkese göre değil yani. Yemeyi de bilmek gerekiyor. Yoksa diziliveriyor boğazınıza. Bela oluyor.
Yemeyenin malını, bizde de dedikleri gibi, bir güzel yiyorlar yani.
Son günlerde paradan çok konuşuldu ama bu da başka bir yönü işte.
Para harcarken (tabi kendi paranızı) zevk almanız dileğiyle...

Wilson'ın da yaşadığı San Remo binası


Bron. Volkskrant, 30 Aralık 2013, Arie Elshout

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Subscribe to our Newsletter

Contact our Support

Email us: Support@templateism.com

Our Team Memebers